Kur'an-ı Kerim » Türkçe » Al-i İmran Suresi
Choose the reader
Türkçe
Al-i İmran Suresi - Ayet sayısı 200
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ ( 2 )
Allah, kendisinden baska tanri olmayan, hayy ve kayyûmdur
نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَأَنزَلَ التَّوْرَاةَ وَالْإِنجِيلَ ( 3 )
(3-4) O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip dogrulayan bu kitabi hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'i ve Incil'i de yine O indirmisti.. Evet bu Furkan'i da O indirdi. Gerçek su ki, Allah'in âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardir. Allah çok güçlüdür, intikamini alir.
مِن قَبْلُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَأَنزَلَ الْفُرْقَانَ ۗ إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انتِقَامٍ ( 4 )
(3-4) O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip dogrulayan bu kitabi hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'i ve Incil'i de yine O indirmisti.. Evet bu Furkan'i da O indirdi. Gerçek su ki, Allah'in âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardir. Allah çok güçlüdür, intikamini alir.
إِنَّ اللَّهَ لَا يَخْفَىٰ عَلَيْهِ شَيْءٌ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ ( 5 )
Su da kesindir ki, ne yerde, ne de gökte hiçbir sey Allah'a gizli kalmaz.
هُوَ الَّذِي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْأَرْحَامِ كَيْفَ يَشَاءُ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ( 6 )
Sizi, rahimlerde diledigi gibi sekillendiren O'dur. Kendisinden baska tanri olmayan, san, seref ve hikmet sahibi olan O'dur.
هُوَ الَّذِي أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ ۖ فَأَمَّا الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاءَ تَأْوِيلِهِ ۗ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلَّا اللَّهُ ۗ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا ۗ وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّا أُولُو الْأَلْبَابِ ( 7 )
Sana bu kitabi indiren O'dur. Bunun âyetlerinden bir kismi muhkemdir ki, bu âyetler, kitabin anasi (asli) demektir. Diger bir kismi da mütesabih âyetlerdir. Kalblerinde kaypaklik olanlar, sirf fitne çikarmak için, bir de kendi keyflerine göre te'vil yapmak için onun mütesabih olanlarinin pesine düserler. Halbuki onun te'vilini Allah'dan baska kimse bilmez. Ilimde uzman olanlar, "Biz buna inandik, hepsi Rabbimiz katindandir." derler. Üstün akillilardan baskasi da derin düsünmez.
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً ۚ إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ ( 8 )
Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettigin hidayetten sonra kalblerimizi haktan saptirma, bize kendi katindan rahmet ihsan eyle! Süphesiz ki, Sen bol ihsan sahibisin.
رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَّا رَيْبَ فِيهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يُخْلِفُ الْمِيعَادَ ( 9 )
Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettigin hidayetten sonra kalblerimizi haktan saptirma, bize kendi katindan rahmet ihsan eyle! Süphesiz ki, Sen bol ihsan sahibisin.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُم مِّنَ اللَّهِ شَيْئًا ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ ( 10 )
Ey Rabbimiz! Muhakkak ki, Sen, geleceginde hiç süphe olmayan bir günde bütün insanlari bir araya toplayacaksin. Muhakkak ki Allah, hiç sözünden caymaz.
كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ ۗ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ ( 11 )
Gerçek su ki, kâfirlere, Allah'tan gelecek bir zarari, ne mallari, ne de evlatlari engelleyemez. Iste onlar, o atesin yakiti olacaklar.
قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ ۚ وَبِئْسَ الْمِهَادُ ( 12 )
Gidisatlari, Firavun soyunun ve daha öncekilerin gidisati gibidir. Onlar, âyetlerimizi yalan saymislardi. Bunun üzerine Allah da onlari isledikleri günahlar yüzünden yakalayip alasagi etti. Allah, cezasi çetin olandir.
قَدْ كَانَ لَكُمْ آيَةٌ فِي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَا ۖ فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُم مِّثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِ ۚ وَاللَّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِ مَن يَشَاءُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِّأُولِي الْأَبْصَارِ ( 13 )
O inkârci kâfirlere de ki, siz mutlaka yenilgiye ugrayacak ve toplanip cehenneme doldurulacaksiniz. Orasi ne fena bir dösektir.
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ۗ ذَٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَاللَّهُ عِندَهُ حُسْنُ الْمَآبِ ( 14 )
Hiç süphesiz karsi karsiya gelen iki toplulukta size bir âyet, bir isaret ve ibret vardir. Onlardan biri Allah yolunda savasiyordu, öbürü de kâfirdi ve karsilarindakini göz karariyla kendilerinin iki kati görüyorlardi. Allah da gönderdigi yardimla diledigini destekliyordu. Gören gözleri olanlar için elbette bunda apaçik bir ibret vardir.
قُلْ أَؤُنَبِّئُكُم بِخَيْرٍ مِّن ذَٰلِكُمْ ۚ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ ( 15 )
Insanlara kadinlar, ogullar, yüklerle altin ve gümüs yiginlari, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden asiri sevgiyle baglanilan seyler çok süslü gösterilmistir. Halbuki bunlar dünya hayatinin geçici faydalarini saglayan seylerdir. Oysa varilacak yerin (ebedî hayatin) bütün güzellikleri Allah katindadir.
الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ ( 16 )
De ki, size, o istediklerinizden daha hayirlisini haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yaninda cennetler var ki, altlarindan irmaklar akar, içlerinde ebedî kalmak üzere onlara, hem tertemiz esler var, hem de Allah'dan bir riza vardir. Allah, o kullari görür.
الصَّابِرِينَ وَالصَّادِقِينَ وَالْقَانِتِينَ وَالْمُنفِقِينَ وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالْأَسْحَارِ ( 17 )
Onlar ki, "Ey Rabbimiz! Biz inandik, iman getirdik, artik bizim suçlarimizi bagisla ve bizi ates azabindan koru!" derler.
شَهِدَ اللَّهُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَالْمَلَائِكَةُ وَأُولُو الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ( 18 )
O sabredenleri, o dogruluktan sasmayanlari, o elpençe divan duranlari, o nafaka verenleri ve seher vakitlerinde o istigfar edip yalvaranlari (görür).
إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللَّهِ الْإِسْلَامُ ۗ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ إِلَّا مِن بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ ۗ وَمَن يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ ( 19 )
Allah sehadet eyledi su gerçege ki, baska tanri yok, ancak O vardir. Bütün melekler ve ilim ululari da dosdogru olarak buna sahittir ki, baska tanri yok, ancak O aziz, O hakîm vardir.
فَإِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ ۗ وَقُل لِّلَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ ۚ فَإِنْ أَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوا ۖ وَّإِن تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ ( 20 )
Dogrusu Allah katinda din, Islâm'dir; o kitap verilenlerin anlasmazliklari ise sirf kendilerine ilim geldikten sonra aralarindaki taskinlik ve ihtirastan dolayidir. Her kim Allah'in âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabi çabuk görendir.
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَيَقْتُلُونَ الَّذِينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ ( 21 )
Buna karsi seninle münakayasa kalkisirlarsa de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah'a teslim etmisimdir". Kendilerine kitap verilenlere ve (kitap verilmeyen) ümmîlere de ki: "Siz de Islâm'i kabul ettiniz mi?" Eger Islâm'a girerlerse hidayete ermis olurlar. Eger yüz çevirirlerse, sana düsen sey ancak teblig etmektir. Allah kullari görendir. Allah'in âyetlerini inkâr edenler ve haksiz yere peygamberleri öldürenler, insanlar içinde adaleti emredenlerin canina kiyanlar yok mu? Bunlari acikli bir azapla müjdele!
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ ( 22 )
Iste bunlar öyle kimselerdir ki, dünyada da ahirette de bütün yaptiklari bosa gitmistir. Onlarin hiçbir yardimcilari da olmayacaktir.
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُوا نَصِيبًا مِّنَ الْكِتَابِ يُدْعَوْنَ إِلَىٰ كِتَابِ اللَّهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٌ مِّنْهُمْ وَهُم مُّعْرِضُونَ ( 23 )
Görmüyor musun, o kendilerine kitaptan bir nasip verilmis olanlar, aralarinda hüküm vermek için Allah'in kitabina davet olunuyorlar da, sonra içlerinden bir kismi yüz çevirerek dönüp gidiyorlar.
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَن تَمَسَّنَا النَّارُ إِلَّا أَيَّامًا مَّعْدُودَاتٍ ۖ وَغَرَّهُمْ فِي دِينِهِم مَّا كَانُوا يَفْتَرُونَ ( 24 )
Bunun sebebi, onlarin "belli günlerden baska bize asla ates azabi dokunmaz" demeleridir. Uydurageldikleri yalanlar dinlerinde kendilerini aldatmaktadir.
فَكَيْفَ إِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لَّا رَيْبَ فِيهِ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ( 25 )
O geleceginde hiç süphe olmayan günde kendilerini bir araya topladigimiz ve hiç kimseye haksizlik edilmeden herkese ne kazandiysa tamamen ödendigi vakit halleri nasil olacaktir?
قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاءُ وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَن تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَن تَشَاءُ ۖ بِيَدِكَ الْخَيْرُ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ( 26 )
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'im! Sen mülkü diledigine verirsin, dilediginden de onu çeker alirsin, diledigini aziz edersin, diledigini zelil edersin. Hayir Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her seye kâdirsin.
تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ ۖ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ ۖ وَتَرْزُقُ مَن تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ ( 27 )
Geceyi gündüzün içine sokarsin, gündüzü gecenin içine sokarsin; ölüden diri çikarirsin, diriden ölü çikarirsin. Diledigine de hesapsiz rizik verirsin.
لَّا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ ۖ وَمَن يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ إِلَّا أَن تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقَاةً ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ ۗ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ ( 28 )
Müminler, müminleri birakip da kâfirleri dost edinmesin ve onu her kim yaparsa Allah'dan ilisigi kesilmis olur, ancak onlardan bir korunma yapmaniz baskadir. Bununla beraber Allah sizi kendisinden korunmaniz hususunda uyarir. Nihâyet gidis Allah'adir.
قُلْ إِن تُخْفُوا مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللَّهُ ۗ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ( 29 )
De ki, gögüslerinizdekini gizleseniz de, açiga vursaniz da Allah onu bilir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Hiç süphesiz Allah, her seye kadirdir.
يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُّحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِن سُوءٍ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ أَمَدًا بَعِيدًا ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ ۗ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ ( 30 )
O gün her nefis, ne hayir islemisse, ne kötülük yapmissa onlari önünde hazir bulur. Yaptigi kötülüklerle kendi arasinda uzak bir mesafe bulunsun ister. Allah, size asil kendisinden çekinmenizi emreder. Süphesiz ki Allah, kullarini çok esirger.
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ( 31 )
De ki, siz gerçekten Allah'i seviyorsaniz bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarinizi bagislasin. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bagislayicidir.
قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ ۖ فَإِن تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِرِينَ ( 32 )
De ki, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin! Eger aksine giderlerse, süphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.
إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَىٰ آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ وَآلَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ ( 33 )
Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u, Ibrahim soyunu ve Imran soyunu âlemler üzerine seçkin kildi.
ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِن بَعْضٍ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ( 34 )
Bir zürriyet olarak birbirinden gelmislerdir. Allah her seyi isitendir, bilendir.
إِذْ قَالَتِ امْرَأَتُ عِمْرَانَ رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّي ۖ إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ( 35 )
Imran'in karisi: "Rabbim, karnimdakini tam hür olarak sana adadim, benden kabul buyur, süphesiz sen isitensin, bilensin." demisti.
فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ إِنِّي وَضَعْتُهَا أُنثَىٰ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْأُنثَىٰ ۖ وَإِنِّي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَإِنِّي أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ ( 36 )
Onu dogurunca -Allah onun ne dogurdugunu bilip dururken- söyle dedi: "Rabbim, onu kiz dogurdum; erkek, kiz gibi degildir. Ona Meryem adini verdim. Onu ve soyunu kogulmus seytanin serrinden sana ismarliyorum".
فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَأَنبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا ۖ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِندَهَا رِزْقًا ۖ قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّىٰ لَكِ هَٰذَا ۖ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِندِ اللَّهِ ۖ إِنَّ اللَّهَ يَرْزُقُ مَن يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ ( 37 )
Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir sekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir bitki gibi yetistirdi ve Zekeriyya'nin himayesine verdi. Zekeriyya ne zaman kizin bulundugu mihraba girse, onun yaninda yeni bir yiyecek bulurdu. "Meryem! Bu sana nereden geldi?" deyince, o da: "Bu, Allah katindandir." derdi. Süphesiz Allah, diledigine hesapsiz rizik verir.
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ ۖ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً ۖ إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاءِ ( 38 )
Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: "Rabbim! Bana katindan hayirli bir nesil ver. Süphesiz sen, duayi hakkiyle isitensin" dedi.
فَنَادَتْهُ الْمَلَائِكَةُ وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي فِي الْمِحْرَابِ أَنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَىٰ مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِّنَ اللَّهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِّنَ الصَّالِحِينَ ( 39 )
Zekeriyya mabedde namaz kilarken melekler ona: "Allah sana, Allah'dan bir kelimeyi dogrulayici, efendi, nefsine hakim ve iyilerden bir peygamber olarak Yahya'yi müjdeler." diye ünlediler.
قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَأَتِي عَاقِرٌ ۖ قَالَ كَذَٰلِكَ اللَّهُ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ ( 40 )
Zekeriyya: "Ey Rabbim, benim nasil oglum olabilir? Bana ihtiyarlik gelip çatti, karim ise kisirdir." dedi. Allah: "Öyledir, fakat Allah diledigini yapar." buyurdu.
قَالَ رَبِّ اجْعَل لِّي آيَةً ۖ قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًا ۗ وَاذْكُر رَّبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ ( 41 )
Zekeriyya: "Rabbim! (oglum olacagina dair) bana bir alâmet ver" dedi. Allah da buyurdu ki: "Senin için alâmet, insanlara üç gün, isaretten baska söz söyleyememendir. Ayrica Rabbini çok an, sabah aksam tesbih et".
وَإِذْ قَالَتِ الْمَلَائِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَاكِ وَطَهَّرَكِ وَاصْطَفَاكِ عَلَىٰ نِسَاءِ الْعَالَمِينَ ( 42 )
Hani melekler: "Ey Meryem! Allah seni seçti, seni tertemiz yaratti ve seni dünya kadinlarina üstün kildi.
يَا مَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ ( 43 )
Ey Meryem! Rabbine divan dur ve secdeye kapan ve rüku' edenlerle beraber rüku' et" demislerdi.
ذَٰلِكَ مِنْ أَنبَاءِ الْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيْكَ ۚ وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يُلْقُونَ أَقْلَامَهُمْ أَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَ وَمَا كُنتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يَخْتَصِمُونَ ( 44 )
Iste bu, sana vahyettigimiz gayb haberlerindendir. (Yoksa) "Meryem'i kim himayesine alip koruyacak?" diye kalemlerini (kur'a için) atarlarken sen yanlarinda degildin. (Bu hususta) Tartisirlarken de yanlarinda bulunmadin.
إِذْ قَالَتِ الْمَلَائِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِّنْهُ اسْمُهُ الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَجِيهًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ ( 45 )
Melekler söyle demisti: "Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir kelimeyi müjdeliyor ki, adi Meryem oglu Isa Mesih'dir; dünyada da ahirette de itibarli, ayni zamanda Allah'a çok yakinlardandir.
وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًا وَمِنَ الصَّالِحِينَ ( 46 )
Besikte de, yetiskin çaginda da insanlarla konusacak ve iyilerden olacaktir.
قَالَتْ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ ۖ قَالَ كَذَٰلِكِ اللَّهُ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۚ إِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ ( 47 )
(Meryem): "Ey Rabbim, bana bir beser dokunmamisken benim nasil çocugum olur?" dedi. Allah: "Öyle ama, Allah diledigini yaratir, bir seyin olmasini dilediginde ona sadece 'ol!' der, o da hemen oluverir." dedi.
وَيُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالْإِنجِيلَ ( 48 )
Allah ona kitab (okuma ve yazmay)i, hikmeti ve Tevrat ile Incil'i ögretir.
وَرَسُولًا إِلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنِّي قَدْ جِئْتُكُم بِآيَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ ۖ أَنِّي أَخْلُقُ لَكُم مِّنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ فَأَنفُخُ فِيهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِ اللَّهِ ۖ وَأُبْرِئُ الْأَكْمَهَ وَالْأَبْرَصَ وَأُحْيِي الْمَوْتَىٰ بِإِذْنِ اللَّهِ ۖ وَأُنَبِّئُكُم بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَ فِي بُيُوتِكُمْ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ( 49 )
Allah onu Israilogullarina (söyle diyecek) bir peygamber olarak gönderir: "Süphesiz ki ben size Rabbinizden bir âyet (mucize, belge) getirdim: Size, kus biçiminde çamurdan birsey yaparim da içine üflerim, Allah'in izniyle o, kus olur; anadan dogma körü ve alacaliyi iyilestiririm ve Allah'in izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyor ve neleri biriktiriyorsaniz size haber veririm".
وَمُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَلِأُحِلَّ لَكُم بَعْضَ الَّذِي حُرِّمَ عَلَيْكُمْ ۚ وَجِئْتُكُم بِآيَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ ( 50 )
"Önümdeki Tevrat'i dogrulayici olarak ve size haram kilinan bazi seyleri helal kilmak için (geldim) ve Rabbiniz tarafindan size bir mucize getirdim. Artik Allah'tan korkun da bana uyun".
إِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ ۗ هَٰذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ ( 51 )
"Süphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Onun için hep O'na kulluk edin! Iste bu, dogru yoldur".
فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَىٰ مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنصَارِي إِلَى اللَّهِ ۖ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ اللَّهِ آمَنَّا بِاللَّهِ وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ ( 52 )
Isa onlarin inkârlarini hissedince: "Allah yolunda yardimcilarim kim?" dedi. Havariler: "Allah yolunda yardimcilar biziz. Allah'a iman ettik. Sahit ol ki, biz muhakkak müslümanlariz." dediler.
رَبَّنَا آمَنَّا بِمَا أَنزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ ( 53 )
Ey Rabbimiz, senin indirdigine iman ettik, o peygambere de uyduk. Artik bizi sahidlerle beraber yaz.
وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللَّهُ ۖ وَاللَّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ ( 54 )
Onlar hileye basvurdular, Allah da onlarin tuzagini bosa çikardi. Allah hileleri bosa çikaranlarin en hayirlisidir.
إِذْ قَالَ اللَّهُ يَا عِيسَىٰ إِنِّي مُتَوَفِّيكَ وَرَافِعُكَ إِلَيَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا وَجَاعِلُ الَّذِينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ ۖ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فِيمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ ( 55 )
O zaman Allah söyle dedi: "Ey Isa, süphesiz ki seni öldürecegim, seni kendime yükseltecegim ve seni inkârcilardan temizleyecegim. Hem sana uyanlari, kiyamete kadar o küfredenlerin üstünde tutacagim. Sonra dönüsünüz banadir, ayriliga düstügünüz hususlarda aranizda hükmedecegim".
فَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ ( 56 )
"Inkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de siddetli bir sekilde azab edecegim, onlarin hiçbir yardimcilari da olmayacaktir".
وَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفِّيهِمْ أُجُورَهُمْ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ ( 57 )
"Iman edip iyi isler yapanlara gelince, Allah onlarin mükafatlarini tastamam verecektir. Allah zalimleri sevmez".
ذَٰلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الْآيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَكِيمِ ( 58 )
Iste bu sana okudugumuz, âyetlerden ve hikmetli Kur'ân'dandir.
إِنَّ مَثَلَ عِيسَىٰ عِندَ اللَّهِ كَمَثَلِ آدَمَ ۖ خَلَقَهُ مِن تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُ كُن فَيَكُونُ ( 59 )
Dogrusu Allah katinda Isa'nin (yaratilisindaki) durumu, Âdem'in durumu gibidir; onu topraktan yaratti, sonra ona "ol!" dedi, o da oluverdi.
الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلَا تَكُن مِّنَ الْمُمْتَرِينَ ( 60 )
Bu hak (gerçek) senin rabbindendir, o halde süphecilerden olma.
فَمَنْ حَاجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ وَنِسَاءَنَا وَنِسَاءَكُمْ وَأَنفُسَنَا وَأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَتَ اللَّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ ( 61 )
Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artik kim bu konuda seninle tartisacak olursa, de ki: "Gelin, ogullarimizi ve ogullarinizi, kadinlarimizi ve kadinlarinizi, kendimizi ve kendinizi çagiralim, sonra da lanetleselim; Allah'in lanetinin yalancilara olmasini dileyelim".
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّ ۚ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ ۚ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ( 62 )
Iste (Isa hakkinda söylenen) gerçek kissa budur. Allah'tan baska hiçbir tanri yoktur. Muhakkak ki Allah çok güçlüdür ve hikmet sahibidir.
فَإِن تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِالْمُفْسِدِينَ ( 63 )
Eger (haktan) yüz çevirirlerse, süphesiz ki Allah bozgunculari çok iyi bilendir.
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَىٰ كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلَّا نَعْبُدَ إِلَّا اللَّهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللَّهِ ۚ فَإِن تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِأَنَّا مُسْلِمُونَ ( 64 )
De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramizda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan baskasina kulluk etmeyelim, O'na hiçbir seyi es tutmayalim ve Allah'i birakip da kimimiz kimimizi ilâhlastirmasin. Eger onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Sahit olun biz müslümanlariz".
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تُحَاجُّونَ فِي إِبْرَاهِيمَ وَمَا أُنزِلَتِ التَّوْرَاةُ وَالْإِنجِيلُ إِلَّا مِن بَعْدِهِ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ ( 65 )
Ey Kitap ehli! Ibrahim hakkinda niçin tartisiyorsunuz? Oysa Tevrat da, Incil de ondan sonra indirilmistir. Siz hiç düsünmüyor musunuz?
هَا أَنتُمْ هَٰؤُلَاءِ حَاجَجْتُمْ فِيمَا لَكُم بِهِ عِلْمٌ فَلِمَ تُحَاجُّونَ فِيمَا لَيْسَ لَكُم بِهِ عِلْمٌ ۚ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ( 66 )
Iste siz böylesiniz. Haydi biraz bilginiz olan sey hakkinda tartistiniz, ya hiç bilginiz olmayan sey hakkinda niçin tartisiyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz.
مَا كَانَ إِبْرَاهِيمُ يَهُودِيًّا وَلَا نَصْرَانِيًّا وَلَٰكِن كَانَ حَنِيفًا مُّسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ ( 67 )
Ibrahim, ne yahudi, ne de hiristiyandi; fakat o, Allah'i bir taniyan dosdogru bir müslümandi, müsriklerden de degildi.
إِنَّ أَوْلَى النَّاسِ بِإِبْرَاهِيمَ لَلَّذِينَ اتَّبَعُوهُ وَهَٰذَا النَّبِيُّ وَالَّذِينَ آمَنُوا ۗ وَاللَّهُ وَلِيُّ الْمُؤْمِنِينَ ( 68 )
Dogrusu onlarin Ibrahim'e en yakin olani, ona uyanlar, su Peygamber ve iman edenlerdir. Allah da müminlerin dostudur.
وَدَّت طَّائِفَةٌ مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يُضِلُّونَكُمْ وَمَا يُضِلُّونَ إِلَّا أَنفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ ( 69 )
Kitap ehlinden bir grup sizi saptirmak istediler, halbuki sirf kendilerini saptiriyorlar da farkina varmiyorlar.
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَأَنتُمْ تَشْهَدُونَ ( 70 )
Ey kitap ehli! (gerçegi) gördügünüz halde, niçin Allah'in âyetlerini inkâr ediyorsunuz?
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ ( 71 )
Ey kitap ehli! Niçin hakki batila karistiriyor ve bile bile gerçegi gizliyorsunuz?
وَقَالَت طَّائِفَةٌ مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ آمِنُوا بِالَّذِي أُنزِلَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ وَاكْفُرُوا آخِرَهُ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ( 72 )
Kitap ehlinden bir grup: "Müminlere indirilene günün baslangicinda inanin, sonunda da inkâr edin, belki onlar da dönerler." dedi.
وَلَا تُؤْمِنُوا إِلَّا لِمَن تَبِعَ دِينَكُمْ قُلْ إِنَّ الْهُدَىٰ هُدَى اللَّهِ أَن يُؤْتَىٰ أَحَدٌ مِّثْلَ مَا أُوتِيتُمْ أَوْ يُحَاجُّوكُمْ عِندَ رَبِّكُمْ ۗ قُلْ إِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاءُ ۗ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ ( 73 )
"Ve kendi dininize uyanlardan baskasina inanmayin" (dediler). De ki: "Süphesiz dogru yol, Allah'in yoludur". (Onlar kendi aralarinda): "Size verilenin benzerinin hiçbir kimseye verilmis olduguna, yahut Rabbinizin huzurunda sizin aleyhinize deliller getireceklerine" (de inanmayin dediler). De ki: "Lütuf Allah'in elindedir, onu diledigine verir. Allah, rahmeti bol olan, her seyi hakkiyla bilendir".
يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَن يَشَاءُ ۗ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ ( 74 )
Rahmetini diledigine tahsis eder. Allah, büyük lütuf ve kerem sahibidir.
وَمِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ إِن تَأْمَنْهُ بِقِنطَارٍ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ وَمِنْهُم مَّنْ إِن تَأْمَنْهُ بِدِينَارٍ لَّا يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ إِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَائِمًا ۗ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْأُمِّيِّينَ سَبِيلٌ وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ ( 75 )
Kitap ehlinden öylesi vardir ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana eksiksiz iade eder. Fakat öylesi de vardir ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadikça onu sana iade etmez. Bu da onlarin, "Ümmîlere karsi yaptiklarimizdan bize vebal yoktur." demelerinden dolayidir. Ve onlar, bile bile Allah'a karsi yalan söylerler.
بَلَىٰ مَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِ وَاتَّقَىٰ فَإِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ ( 76 )
Hayir, kim sözünü yerine getirir ve kötülüklerden korunursa, süphesiz Allah da korunanlari sever.
إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللَّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلِيلًا أُولَٰئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْآخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ وَلَا يَنظُرُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ( 77 )
Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, iste onlarin ahirette bir payi yoktur; Allah kiyamet günü onlarla hiç konusmayacak, onlara bakmayacak ve onlari temizlemeyecektir. Onlar için aci bir azab vardir.
وَإِنَّ مِنْهُمْ لَفَرِيقًا يَلْوُونَ أَلْسِنَتَهُم بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِندِ اللَّهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِندِ اللَّهِ وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ ( 78 )
Kitap ehlinden öyle bir güruh da vardir ki, siz onu kitaptan sanasiniz diye, dillerini kitaba dogru egip bükerler. Halbuki o, kitaptan degildir. "Bu, Allah katindandir." derler; oysa o, Allah katindan degildir. Allah'a karsi, kendileri bilip dururken, yalan söylerler.
مَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُؤْتِيَهُ اللَّهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا لِّي مِن دُونِ اللَّهِ وَلَٰكِن كُونُوا رَبَّانِيِّينَ بِمَا كُنتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنتُمْ تَدْرُسُونَ ( 79 )
Insanlardan hiçbir kimseye, Allah kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik verdikten sonra, kalkip insanlara: "Allah'i birakip bana kul olun." demesi yakismaz. Fakat onun: "Ögrettiginiz ve okudugunuz kitap geregince Rabb'e halis kullar olun" (demesi uygundur).
وَلَا يَأْمُرَكُمْ أَن تَتَّخِذُوا الْمَلَائِكَةَ وَالنَّبِيِّينَ أَرْبَابًا ۗ أَيَأْمُرُكُم بِالْكُفْرِ بَعْدَ إِذْ أَنتُم مُّسْلِمُونَ ( 80 )
Ve O size: "Melekleri ve peygamberleri tanrilar edinin." diye de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra, size hiç inkâri emreder mi?
وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ النَّبِيِّينَ لَمَا آتَيْتُكُم مِّن كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مُّصَدِّقٌ لِّمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِهِ وَلَتَنصُرُنَّهُ ۚ قَالَ أَأَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَىٰ ذَٰلِكُمْ إِصْرِي ۖ قَالُوا أَقْرَرْنَا ۚ قَالَ فَاشْهَدُوا وَأَنَا مَعَكُم مِّنَ الشَّاهِدِينَ ( 81 )
Allah peygamberlerden söyle söz almisti: "Andolsun ki size kitab ve hikmet verdim, sonra yaninizda bulunan (kitaplar)i dogrulayici bir peygamber geldiginde ona muhakkak inanacak ve ona yardim edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta agir ahdimi üzerinize aldiniz mi?" demisti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki: "Öyleyse sahit olun, ben de sizinle beraber sahit olanlardanim".
فَمَن تَوَلَّىٰ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ ( 82 )
Artik bundan sonra her kim dönerse, iste onlar yoldan çikmislarin ta kendileridir.
أَفَغَيْرَ دِينِ اللَّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ ( 83 )
Onlar, Allah'in dininden baskasini mi ariyorlar? Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi, ister istemez O'na boyun egmistir ve O'na döndürülüp götürüleceklerdir.
قُلْ آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنزِلَ عَلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ عَلَىٰ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالْأَسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَىٰ وَعِيسَىٰ وَالنَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمْ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ ( 84 )
De ki: "Allah'a, bize indirilen (Kur'ân)e, Ibrahim'e, Ismail'e, Ishak'a, Yakub'a ve torunlarina indirilene, Musa'ya, Isa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere inandik. Onlarin arasinda hiçbir fark gözetmeyiz, biz O'na teslim olmuslariz".
وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ ( 85 )
Kim Islâm'dan baska bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktir.
كَيْفَ يَهْدِي اللَّهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ إِيمَانِهِمْ وَشَهِدُوا أَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ ۚ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ ( 86 )
Inandiktan, Peygamber'in hak olduguna sehadet ettikten ve kendilerine açik deliller geldikten sonra, inkâra sapan bir milleti Allah nasil dogru yola eristirir? Allah zalimler güruhunu dogru yola iletmez.
أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ أَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ ( 87 )
Iste onlarin cezalari, Allah'in, meleklerin, insanlarin hepsinin laneti onlarin üzerlerindedir.
خَالِدِينَ فِيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ ( 88 )
Onlar bu (lanetin) içinde ebedî kalacaklardir. Kendilerinden ne bu azab hafifletilir, ne de yüzlerine bakilir.
إِلَّا الَّذِينَ تَابُوا مِن بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ( 89 )
Ancak bundan sonra tevbe edip kendini düzeltenler baska. Süphesiz ki Allah, çok bagislayan ve çok esirgeyendir.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بَعْدَ إِيمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَّن تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الضَّالُّونَ ( 90 )
Süphesiz imanlarinin arkasindan küfreden, sonra da küfrünü artirmis olanlarin tevbeleri asla kabul olunmaz. Iste onlar sapiklarin ta kendileridir.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَن يُقْبَلَ مِنْ أَحَدِهِم مِّلْءُ الْأَرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدَىٰ بِهِ ۗ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ ( 91 )
Muhakkak ki inkâr edenler ve kâfir olduklari halde de ölenler, yeryüzü dolusu altin fidye verseler bile hiç birisinden asla kabul edilmeyecektir. Iste dayanilmaz azab onlar içindir. Onlarin hiçbir yardimcilari da yoktur.
لَن تَنَالُوا الْبِرَّ حَتَّىٰ تُنفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ ۚ وَمَا تُنفِقُوا مِن شَيْءٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ ( 92 )
Sevdiginiz seylerden (Allah yolunda) harcamadikça, gerçek iyilige asla erisemezsiniz. Her ne harcarsaniz Allah onu hakkiyla bilir.
كُلُّ الطَّعَامِ كَانَ حِلًّا لِّبَنِي إِسْرَائِيلَ إِلَّا مَا حَرَّمَ إِسْرَائِيلُ عَلَىٰ نَفْسِهِ مِن قَبْلِ أَن تُنَزَّلَ التَّوْرَاةُ ۗ قُلْ فَأْتُوا بِالتَّوْرَاةِ فَاتْلُوهَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ( 93 )
Tevrat indirilmeden önce, Israil (Yakub)in kendisine haram kildigi disinda, yiyeceklerin hepsi Israilogullarina helal idi. De ki: "Eger dogrulardan iseniz, haydi Tevrat'i getirip okuyun".
فَمَنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ مِن بَعْدِ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ( 94 )
Kim bundan sonra Allah'a karsi yalan uydurursa, iste onlar zalimlerin ta kendileridir.
قُلْ صَدَقَ اللَّهُ ۗ فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ ( 95 )
De ki: "Allah dogru söylemistir. Öyle ise dosdogru, Allah'i birleyici olarak Ibrahim'in dinine uyun. O, müsriklerden degildi".
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِّلْعَالَمِينَ ( 96 )
Süphesiz insanlar için kurulan ilk mabed, Mekke'deki çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet kaynagi olan Beyt (Kabe)dir.
فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَّقَامُ إِبْرَاهِيمَ ۖ وَمَن دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا ۗ وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا ۚ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ ( 97 )
Onda apaçik deliller, Ibrahim'in makami vardir. Oraya giren güvene erer. Ona bir yol bulabilenlerin Beyt'i haccetmesi Allah'in insanlar üzerinde bir hakkidir. Kim inkâr ederse, süphesiz Allah bütün âlemlerden müstagni (kimseye muhtaç degil, her sey ona muhtaç)dir.
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَاللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا تَعْمَلُونَ ( 98 )
De ki: "Ey kitap ehli! Allah yaptiklarinizi görüp dururken niçin Allah'in âyetlerini inkâr ediyorsunuz?"
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ تَبْغُونَهَا عِوَجًا وَأَنتُمْ شُهَدَاءُ ۗ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ ( 99 )
De ki: "Ey kitap ehli! Gerçegi görüp bildiginiz hâlde niçin Allah'in yolunu egri göstermeye yeltenerek müminleri Allah'in yolundan çevirmeye kalkisiyorsunuz? Allah yaptiklarinizdan habersiz degildir".
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تُطِيعُوا فَرِيقًا مِّنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ يَرُدُّوكُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ كَافِرِينَ ( 100 )
Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsaniz, imaninizdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.
وَكَيْفَ تَكْفُرُونَ وَأَنتُمْ تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ آيَاتُ اللَّهِ وَفِيكُمْ رَسُولُهُ ۗ وَمَن يَعْتَصِم بِاللَّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ ( 101 )
Size Allah'in âyetleri okunup dururken ve Allah'in elçisi de aranizda iken nasil inkâra saparsiniz? Kim Allah'a simsiki baglanirsa, kesinlikle dogru yola iletilmistir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنتُم مُّسْلِمُونَ ( 102 )
Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yarasir sekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا ۚ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاءً فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىٰ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا ۗ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ ( 103 )
Hep birlikte Allah'in ipine (kitabina, dinine) simsiki sarilin. Parçalanip ayrilmayin. Allah'in üzerinizdeki nimetini düsünün. Hani siz birbirinize düsmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birlestirmisti. Iste O'nun (bu) nimeti sayesinde kardesler olmustunuz. Yine siz, bir ates çukurunun tam kenarinda iken oradan da sizi O kurtarmisti. Iste Allah size âyetlerini böyle apaçik bildiriyor ki, dogru yola eresiniz.
وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ ۚ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ( 104 )
Içinizden hayra çagiran, iyiligi emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. Iste kurtulusa eren onlardir.
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِن بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ ۚ وَأُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ ( 105 )
Kendilerine apaçik deliller geldikten sonra parçalanip ayriliga düsenler gibi olmayin. Iste bunlar için büyük bir azap vardir.
يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ ۚ فَأَمَّا الَّذِينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ أَكَفَرْتُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ ( 106 )
O gün bazi yüzler agarir, bazi yüzler kararir. Yüzleri kararanlara: "Imaninizdan sonra küfrettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karsilik azabi tadin" (denecektir).
وَأَمَّا الَّذِينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفِي رَحْمَةِ اللَّهِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ( 107 )
Yüzleri agaranlara gelince, (onlar) Allah'in rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardir.
تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ ۗ وَمَا اللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِّلْعَالَمِينَ ( 108 )
Bunlar Allah'in, sana gerçek olarak okuyageldigimiz, âyetleridir. Allah âlemlere hiçbir haksizlik etmek istemez.
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ ( 109 )
Göklerde ve yerde olanlarin hepsi Allah'indir. Bütün isler Allah'a döndürülür.
كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ ۗ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُم ۚ مِّنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ ( 110 )
Siz insanlar için çikarilmis en hayirli ümmetsiniz. Iyiligi emreder, kötülükten vazgeçirmege çalisir ve Allah'a inanirsiniz. Kitap ehli de inansaydi kendileri için elbette daha hayirli olurdu. Içlerinden iman edenler de var, ama pek çogu yoldan çikmislardir.
لَن يَضُرُّوكُمْ إِلَّا أَذًى ۖ وَإِن يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنصَرُونَ ( 111 )
Onlar size eziyetten baska bir zarar veremezler. Eger sizinle savasmaya kalkissalar, size arkalarini dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardim da edilmez.
ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلَّا بِحَبْلٍ مِّنَ اللَّهِ وَحَبْلٍ مِّنَ النَّاسِ وَبَاءُوا بِغَضَبٍ مِّنَ اللَّهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ الْأَنبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ ۚ ذَٰلِكَ بِمَا عَصَوا وَّكَانُوا يَعْتَدُونَ ( 112 )
Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üzerlerine alçaklik damgasi vurulmustur. Meger ki Allah'in ipine ve insanlar (müminler)in ahdine siginmis olsunlar. Onlar Allah'in hismina ugradilar ve üzerlerine de miskinlik damgasi vuruldu. Bunun sebebi, onlarin Allah'in âyetlerini inkâr etmis olmalari ve haksiz yere peygamberleri öldürmeleridir. Ayrica isyan etmis ve haddi de asmislardi.
لَيْسُوا سَوَاءً ۗ مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ أُمَّةٌ قَائِمَةٌ يَتْلُونَ آيَاتِ اللَّهِ آنَاءَ اللَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ ( 113 )
Hepsi bir degildirler. Kitap ehli içinde dogruluk üzere bulunan bir ümmet (topluluk) vardir ki, gecenin saatlerinde onlar secdeye kapanarak Allah'in âyetlerini okurlar.
يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَأُولَٰئِكَ مِنَ الصَّالِحِينَ ( 114 )
Allah'a ve ahiret gününe inanirlar, iyiligi emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalisirlar, hayir islerinde de birbirleriyle yarisirlar. Iste onlar iyi insanlardandir.
وَمَا يَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَلَن يُكْفَرُوهُ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ ( 115 )
Onlar ne hayir islerlerse karsiliksiz birakilmayacaklardir. Allah kendisinden geregi gibi sakinanlari bilir.
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُم مِّنَ اللَّهِ شَيْئًا ۖ وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۚ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ( 116 )
O inkâr edenler (var ya), onlarin ne mallari, ne de evlatlari, onlara Allah'a karsi hiçbir fayda saglamayacaktir. Onlar, ates halkidir; orada ebedi kalacaklardir.
مَثَلُ مَا يُنفِقُونَ فِي هَٰذِهِ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا كَمَثَلِ رِيحٍ فِيهَا صِرٌّ أَصَابَتْ حَرْثَ قَوْمٍ ظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ فَأَهْلَكَتْهُ ۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِنْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ( 117 )
Onlarin bu dünya hayatinda harcadiklarinin durumu, kendilerine zulmeden bir toplulugun ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soguk bir rüzgarin hali gibidir. Allah onlara zulmetmedi. Fakat kendileri, kendilerine zulmediyorlar.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِّن دُونِكُمْ لَا يَأْلُونَكُمْ خَبَالًا وَدُّوا مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ ۚ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ ۖ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ ( 118 )
Ey iman edenler! Kendi disinizdakilerden sirdas edinmeyin. Çünkü onlar size fenalik etmekten asla geri kalmazlar, hep sikintiya düsmenizi isterler. Kin ve düsmanliklari agizlarindan tasmaktadir. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Düsünürseniz, biz size âyetleri açikladik.
هَا أَنتُمْ أُولَاءِ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّهِ وَإِذَا لَقُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْكُمُ الْأَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِ ۚ قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ( 119 )
Iste siz öyle kimselersiniz ki, onlari seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler, siz kitap(lar)in hepsine inanirsiniz, onlarsa sizinle bulustuklari zaman "inandik" derler. Basbasa kaldiklari zaman da kinlerinden dolayi parmaklarinin uçlarini isirirlar. De ki: "kininizle geberin!". Süphesiz ki Allah gögüslerin (gönüllerin) özünü bilir.
إِن تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِن تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا ۖ وَإِن تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا ۗ إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ ( 120 )
Size bir iyilik dokunsa fenalarina gider, basiniza bir kötülük gelse onunla sevinirler. Eger sabreder ve Allah'dan geregince korkarsaniz, onlarin hileleri size hiçbir zarar vermez; çünkü Allah onlari kendi amelleriyle kusatmistir.
وَإِذْ غَدَوْتَ مِنْ أَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِنِينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ( 121 )
Hani sen sabah erkenden müminleri savas mevzilerine yerlestirmek için ailenden ayrilmistin. Allah, hakkiyla isiten ve bilendir.
إِذْ هَمَّت طَّائِفَتَانِ مِنكُمْ أَن تَفْشَلَا وَاللَّهُ وَلِيُّهُمَا ۗ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ( 122 )
O zaman içinizden iki takim bozulmaya yüz tutmustu. Halbuki Allah onlarin yardimcisi idi. Inananlar, yalniz Allah'a dayanip güvensinler.
وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللَّهُ بِبَدْرٍ وَأَنتُمْ أَذِلَّةٌ ۖ فَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ( 123 )
Andolsun, sizler güçsüz oldugunuz halde Allah size Bedir'de yardim etmisti. Allah'tan sakinin ki, O'na sükretmis olasiniz.
إِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِنِينَ أَلَن يَكْفِيَكُمْ أَن يُمِدَّكُمْ رَبُّكُم بِثَلَاثَةِ آلَافٍ مِّنَ الْمَلَائِكَةِ مُنزَلِينَ ( 124 )
O zaman sen müminlere: "Rabbinizin size, indirilmis üç bin melek ile yardim etmesi size yetmez mi?" diyordun.
بَلَىٰ ۚ إِن تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا وَيَأْتُوكُم مِّن فَوْرِهِمْ هَٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُم بِخَمْسَةِ آلَافٍ مِّنَ الْمَلَائِكَةِ مُسَوِّمِينَ ( 125 )
Evet, sabreder ve (Allah'tan) korkarsaniz, onlar ansizin üzerinize gelseler, Rabbiniz size nisanli nisanli bes bin melekle yardim eder.
وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُم بِهِ ۗ وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِندِ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ ( 126 )
Allah, bunu size sirf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatissin diye yapti. Yardim, yalniz daima galip ve hikmet sahibi olan Allah katindandir.
لِيَقْطَعَ طَرَفًا مِّنَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنقَلِبُوا خَائِبِينَ ( 127 )
(Allah bu yardimi) inkâr edenlerden bir kismini kessin veya perisan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler (diye yapti).
لَيْسَ لَكَ مِنَ الْأَمْرِ شَيْءٌ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ أَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَإِنَّهُمْ ظَالِمُونَ ( 128 )
Bu isten sana hiçbir sey düsmez. (Allah), ya onlarin tevbesini kabul eder, yahut onlara, zalim olduklarindan dolayi azab eder.
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ يَغْفِرُ لِمَن يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ( 129 )
Göklerde ve yerde olanlarin hepsi Allah'indir. Diledigini bagislar, diledigine azab eder. Allah, çok bagislayan, çok esirgeyendir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبَا أَضْعَافًا مُّضَاعَفَةً ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ( 130 )
Ey iman edenler! Kat kat artirilmis olarak faiz yemeyin. Allah'tan sakinin ki kurtulusa eresiniz.
وَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ ( 131 )
Kâfirler için hazirlanmis olan atesten sakinin.
وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ( 132 )
Allah ve Peygambere itaat edin ki, size de merhamet edilsin.
وَسَارِعُوا إِلَىٰ مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ ( 133 )
Rabbinizin bagisina ve genisligi göklerle yer arasi kadar olan, Allah'tan geregi gibi korkanlar için hazirlanmis bulunan cennete kosun!
الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاءِ وَالضَّرَّاءِ وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ ( 134 )
O (Allah'tan hakkiyla korka)nlar, bollukta ve darlikta Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanlari affederler. Allah iyilik edenleri sever.
وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللَّهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا اللَّهُ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلَىٰ مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ ( 135 )
Ve onlar çirkin bir günah isledikleri, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'i hatirlayarak hemen günahlarinin bagislanmasini dilerler. Allah'tan baska günahlari kim bagislayabilir? Bir de onlar, bile bile, isledikleri (günah) üzerinde israr etmezler.
أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُم مَّغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ ( 136 )
Iste onlarin mükafati (ödülleri) Rableri tarafindan bagislanma ve altindan irmaklar akan, ebedî kalacaklari cennetlerdir. Çalisanlarin mükafati ne güzeldir!
قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُمْ سُنَنٌ فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ ( 137 )
Muhakkak ki sizden önce birçok olaylar, seriatler gelip geçmistir. Yeryüzünde gezin, dolasin da yalancilarin sonunun nasil oldugunu bir görün.
هَٰذَا بَيَانٌ لِّلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ ( 138 )
Bu (Kur'ân) insanlar için bir açiklama, Allah'dan geregince korkanlar için dogru yolu gösterme ve bir ögüttür.
وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَنتُمُ الْأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ( 139 )
Gevsemeyin, üzülmeyin, eger hakikaten inaniyorsaniz, muhakkak üstün olan sizsinizdir.
إِن يَمْسَسْكُمْ قَرْحٌ فَقَدْ مَسَّ الْقَوْمَ قَرْحٌ مِّثْلُهُ ۚ وَتِلْكَ الْأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيْنَ النَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَتَّخِذَ مِنكُمْ شُهَدَاءَ ۗ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِمِينَ ( 140 )
Eger size (Uhud savasinda) bir yara degmisse, (Bedir harbinde) o topluma da benzeri bir yara dokunmustu. O günler ki, biz onlari insanlar arasinda döndürür dururuz. (Bu da) Allah'in sizden iman edenleri ayirt etmesi ve sizden sahitler edinmesi içindir. Allah zalimleri sevmez.
وَلِيُمَحِّصَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَيَمْحَقَ الْكَافِرِينَ ( 141 )
Bir de bu, Allah'in iman edenleri tertemiz seçip, kâfirleri yok etmesi içindir.
أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللَّهُ الَّذِينَ جَاهَدُوا مِنكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرِينَ ( 142 )
Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çikarmadan cennete girivereceginizi mi sandiniz?
وَلَقَدْ كُنتُمْ تَمَنَّوْنَ الْمَوْتَ مِن قَبْلِ أَن تَلْقَوْهُ فَقَدْ رَأَيْتُمُوهُ وَأَنتُمْ تَنظُرُونَ ( 143 )
Andolsun ki siz ölümle karsilasmadan önce onu arzuluyordunuz. Iste onu gördünüz, ama bakip duruyorsunuz.
وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِ الرُّسُلُ ۚ أَفَإِن مَّاتَ أَوْ قُتِلَ انقَلَبْتُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ ۚ وَمَن يَنقَلِبْ عَلَىٰ عَقِبَيْهِ فَلَن يَضُرَّ اللَّهَ شَيْئًا ۗ وَسَيَجْزِي اللَّهُ الشَّاكِرِينَ ( 144 )
Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmistir. Simdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir sekilde zarar veremez. Allah sükredenleri mükafatlandiracaktir.
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تَمُوتَ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ كِتَابًا مُّؤَجَّلًا ۗ وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَن يُرِدْ ثَوَابَ الْآخِرَةِ نُؤْتِهِ مِنْهَا ۚ وَسَنَجْزِي الشَّاكِرِينَ ( 145 )
Allah'in izni olmadikça hiçbir kimseye ölmek yoktur. (Ölüm) belirli bir süreye göre yazilmistir. Kim dünya menfaatini dilerse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret sevabini isterse ona da ondan veririz. Biz sükredenleri mükafatlandiracagiz.
وَكَأَيِّن مِّن نَّبِيٍّ قَاتَلَ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَثِيرٌ فَمَا وَهَنُوا لِمَا أَصَابَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَمَا ضَعُفُوا وَمَا اسْتَكَانُوا ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ ( 146 )
Nice peygamberler vardi ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostlari çarpistilar; Allah yolunda baslarina gelenlerden yilginlik göstermediler, zaafa düsmediler, boyun egmediler. Allah sabredenleri sever.
وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ إِلَّا أَن قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ ( 147 )
Onlarin sözleri ancak: "Rabbimiz! Bizim günahlarimizi ve islerimizdeki taskinliklarimizi bagisla ve (yolunda) ayaklarimizi diret, Kâfirler güruhuna karsi da bize yardim et!" demekten ibaretti.
فَآتَاهُمُ اللَّهُ ثَوَابَ الدُّنْيَا وَحُسْنَ ثَوَابِ الْآخِرَةِ ۗ وَاللَّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ ( 148 )
Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiret sevabinin güzelligini verdi. Allah güzel davrananlari sever.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تُطِيعُوا الَّذِينَ كَفَرُوا يَرُدُّوكُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ فَتَنقَلِبُوا خَاسِرِينَ ( 149 )
Ey iman edenler! Siz eger kâfir olanlara uyarsaniz, sizi topuklariniz üstünde gerisin geriye çevirirler. O zaman büsbütün kaybedersiniz.
بَلِ اللَّهُ مَوْلَاكُمْ ۖ وَهُوَ خَيْرُ النَّاصِرِينَ ( 150 )
Hayir! Sizin mevlaniz Allah'tir. O, yardim edenlerin en hayirlisidir.
سَنُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ بِمَا أَشْرَكُوا بِاللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا ۖ وَمَأْوَاهُمُ النَّارُ ۚ وَبِئْسَ مَثْوَى الظَّالِمِينَ ( 151 )
Allah'in, hakkinda hiçbir delil indirmedigi seyleri O'na ortak kosmalarindan dolayi, inkâr edenlerin kalplerine korku salacagiz. Onlarin yurtlari atestir. Zalimlerin dönüp varacagi yer ne kötüdür!
وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللَّهُ وَعْدَهُ إِذْ تَحُسُّونَهُم بِإِذْنِهِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَازَعْتُمْ فِي الْأَمْرِ وَعَصَيْتُم مِّن بَعْدِ مَا أَرَاكُم مَّا تُحِبُّونَ ۚ مِنكُم مَّن يُرِيدُ الدُّنْيَا وَمِنكُم مَّن يُرِيدُ الْآخِرَةَ ۚ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ ۖ وَلَقَدْ عَفَا عَنكُمْ ۗ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ ( 152 )
Siz Allah'in izni ile düsmanlarinizi öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine getirmistir. Allah size sevdiginiz (galibiyeti) gösterdikten sonra zaafa düstünüz. (Peygamber'in verdigi) emir hakkinda tartismaya kalkistiniz ve isyan ettiniz. Kiminiz dünyayi istiyordu, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah sizi, denemek için onlardan geri çevirdi ve sizi bagisladi. Allah müminlere karsi çok lütufkârdir.
إِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُونَ عَلَىٰ أَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ فِي أُخْرَاكُمْ فَأَثَابَكُمْ غَمًّا بِغَمٍّ لِّكَيْلَا تَحْزَنُوا عَلَىٰ مَا فَاتَكُمْ وَلَا مَا أَصَابَكُمْ ۗ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ( 153 )
Peygamber sizi arkanizdan çagirip dururken, siz boyuna uzaklasiyor, hiç kimseye dönüp bakmiyordunuz. Bundan dolayi Allah, size gam üstüne gam verdi ki, ne elinizden gidene, ne de basiniza gelene üzülmeyesiniz. Allah yaptiklarinizdan haberdardir.
ثُمَّ أَنزَلَ عَلَيْكُم مِّن بَعْدِ الْغَمِّ أَمَنَةً نُّعَاسًا يَغْشَىٰ طَائِفَةً مِّنكُمْ ۖ وَطَائِفَةٌ قَدْ أَهَمَّتْهُمْ أَنفُسُهُمْ يَظُنُّونَ بِاللَّهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِ ۖ يَقُولُونَ هَل لَّنَا مِنَ الْأَمْرِ مِن شَيْءٍ ۗ قُلْ إِنَّ الْأَمْرَ كُلَّهُ لِلَّهِ ۗ يُخْفُونَ فِي أَنفُسِهِم مَّا لَا يُبْدُونَ لَكَ ۖ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الْأَمْرِ شَيْءٌ مَّا قُتِلْنَا هَاهُنَا ۗ قُل لَّوْ كُنتُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ إِلَىٰ مَضَاجِعِهِمْ ۖ وَلِيَبْتَلِيَ اللَّهُ مَا فِي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا فِي قُلُوبِكُمْ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ( 154 )
Sonra o kederin ardindan (Allah) üzerinize öyle bir eminlik, öyle bir uyku indirdi ki, o, içinizden bir zümreyi örtüp bürüyordu. Bir zümre de canlari sevdasina düsmüstü. Allah'a karsi, cahiliyet zanni gibi, hakka aykiri bir zan besliyorlar ve "Bu isten bize ne?" diyorlardi. De ki: "Bütün is Allah'indir". Onlar sana açiklamayacaklarini içlerinde sakliyorlar (ve) diyorlar ki: "Bize bu isten bir sey olsaydi burada öldürülmezdik". Onlara söyle söyle: "Eger siz evlerinizde olsaydiniz bile, üzerlerine öldürülmesi yazilmis olanlar yine muhakkak yatacaklari (öldürülecekleri) yerlere çikip gidecekti. Allah (bunu) gögüslerinizin içindekini denemek ve yüreklerinizdekini temizlemek için yapti. Allah gögüslerin içinde olani bilir.
إِنَّ الَّذِينَ تَوَلَّوْا مِنكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ إِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُوا ۖ وَلَقَدْ عَفَا اللَّهُ عَنْهُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ ( 155 )
Iki toplumun karsilastigi gün, içinizden yüz çevirip gidenler var ya, seytan onlarin kazandiklari bazi seylerden dolayi ayaklarini kaydirmak istedi. Ama yine de Allah onlari affetti. Kuskusuz Allah çok bagislayandir, halim(çok yumusak)dir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ كَفَرُوا وَقَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ إِذَا ضَرَبُوا فِي الْأَرْضِ أَوْ كَانُوا غُزًّى لَّوْ كَانُوا عِندَنَا مَا مَاتُوا وَمَا قُتِلُوا لِيَجْعَلَ اللَّهُ ذَٰلِكَ حَسْرَةً فِي قُلُوبِهِمْ ۗ وَاللَّهُ يُحْيِي وَيُمِيتُ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ ( 156 )
Ey iman edenler! Sizler inkâr edenler ve yeryüzünde sefere veya savasa çikan kardesleri için: "Eger bizim yanimizda olsalardi ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi." diyenler gibi olmayin. Allah bunu, onlarin kalplerine bir hasret (yarasi) olarak koydu. Allah, diriltir ve öldürür. Allah yaptiklarinizi görmektedir.
وَلَئِن قُتِلْتُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِّنَ اللَّهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِّمَّا يَجْمَعُونَ ( 157 )
Eger Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'in bagislamasi ve rahmeti, (sizin için) onlarin topladiklari (dünyaliklari)ndan daha hayirlidir.
وَلَئِن مُّتُّمْ أَوْ قُتِلْتُمْ لَإِلَى اللَّهِ تُحْشَرُونَ ( 158 )
Andolsun, ölseniz de, öldürülseniz de Allah'in huzurunda toplanacaksiniz.
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللَّهِ لِنتَ لَهُمْ ۖ وَلَوْ كُنتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لَانفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ ۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْأَمْرِ ۖ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ ( 159 )
Sen (o zaman), sirf Allah'in rahmetiyle onlara karsi yumusak davrandin. Eger kaba, kati yürekli olsaydin, onlar senin etrafindan dagilip giderlerdi. Artik onlari sen bagisla, onlar için Allah'dan magfiret dile. (Yapacagin) islerde onlara da danis, bir kere de azmettin mi, artik Allah'a dayan. Muhakkak ki Allah kendine dayanip güvenenleri sever.
إِن يَنصُرْكُمُ اللَّهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ ۖ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ ۗ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ( 160 )
Allah size yardim ederse, sizi yenecek yoktur. Eger sizi yardimsiz birakirsa, artik ondan sonra size kim yardim edebilir? Müminler ancak Allah'a güvenip dayansinlar.
وَمَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَن يَغُلَّ ۚ وَمَن يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ( 161 )
Hiçbir peygambere ganimet malini gizlemesi (devlet-millet malini asirmasi) yarasmaz. Kim böyle bir asirma ve ihanette bulunursa kiyamet günü asirdigini boynuna yüklenerek getirir. Sonra da herkese kazandiginin karsiligi tastamam ödenir, onlar haksizliga da ugramazlar.
أَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللَّهِ كَمَن بَاءَ بِسَخَطٍ مِّنَ اللَّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ ( 162 )
Allah'in rizasina uyan kimse, Allah'in hismina ugrayan ve varacagi yer cehennem olan kimse gibi midir? Varis yeri olarak ne kötüdür orasi!
هُمْ دَرَجَاتٌ عِندَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ ( 163 )
Onlar (insanlar) Allah katinda derece derecedirler. Allah, onlarin yaptiklarini görmektedir.
لَقَدْ مَنَّ اللَّهُ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولًا مِّنْ أَنفُسِهِمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِن كَانُوا مِن قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ ( 164 )
Andolsun ki Allah, müminlere kendilerinden, onlara kendi âyetlerini okuyan, onlari arindiran ve onlara kitab ve hikmeti ögreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmustur. Oysa onlar, daha önce apaçik bir sapiklik içindeydiler.
أَوَلَمَّا أَصَابَتْكُم مُّصِيبَةٌ قَدْ أَصَبْتُم مِّثْلَيْهَا قُلْتُمْ أَنَّىٰ هَٰذَا ۖ قُلْ هُوَ مِنْ عِندِ أَنفُسِكُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ( 165 )
(Bedir'de düsmani) iki katina ugrattiginiz bir musibet (Uhud'da) size çarpinca mi: "Bu nereden" dediniz? De ki: "Bu basiniza gelen kendinizdendir". Süphesiz Allah her seye kâdirdir.
وَمَا أَصَابَكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ فَبِإِذْنِ اللَّهِ وَلِيَعْلَمَ الْمُؤْمِنِينَ ( 166 )
(166 - 167) Iki toplulugun karsilastigi günde basiniza gelen musibet de Allah'in izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafiklik yapanlari ayirt etmesi içindir. Ve onlara: "Geliniz, Allah yolunda savasiniz veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz." denilmisti. Onlar ise: "Biz savasmasini (veya savas olacagini) bilseydik arkanizdan gelirdik." demislerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakindilar. kalblerinde olmayani agizlariyla söylüyorlardi. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.
وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ نَافَقُوا ۚ وَقِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا قَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَوِ ادْفَعُوا ۖ قَالُوا لَوْ نَعْلَمُ قِتَالًا لَّاتَّبَعْنَاكُمْ ۗ هُمْ لِلْكُفْرِ يَوْمَئِذٍ أَقْرَبُ مِنْهُمْ لِلْإِيمَانِ ۚ يَقُولُونَ بِأَفْوَاهِهِم مَّا لَيْسَ فِي قُلُوبِهِمْ ۗ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يَكْتُمُونَ ( 167 )
(166 - 167) Iki toplulugun karsilastigi günde basiniza gelen musibet de Allah'in izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafiklik yapanlari ayirt etmesi içindir. Ve onlara: "Geliniz, Allah yolunda savasiniz veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz." denilmisti. Onlar ise: "Biz savasmasini (veya savas olacagini) bilseydik arkanizdan gelirdik." demislerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakindilar. kalblerinde olmayani agizlariyla söylüyorlardi. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.
الَّذِينَ قَالُوا لِإِخْوَانِهِمْ وَقَعَدُوا لَوْ أَطَاعُونَا مَا قُتِلُوا ۗ قُلْ فَادْرَءُوا عَنْ أَنفُسِكُمُ الْمَوْتَ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ( 168 )
Kendileri oturup kaldiklari halde kardesleri için: "Eger bize uysalardi öldürülmezlerdi" dediler. Onlara de ki: "Eger iddianizda dogru iseniz, kendinizden ölümü uzaklastiriniz".
وَلَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتًا ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ عِندَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ ( 169 )
Allah yolunda öldürülenleri sakin ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rab'leri katinda riziklanmaktadirlar.
فَرِحِينَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ وَيَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذِينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِم مِّنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ ( 170 )
Allah'in lütfundan verdigi nimetle sevinçlidirler. Arkalarindan kendilerine ulasamayan kimselere de hiç bir korku olmayacagini ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.
يَسْتَبْشِرُونَ بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجْرَ الْمُؤْمِنِينَ ( 171 )
Onlar, Allah'in nimetini, keremini ve Allah'in, müminlerin ecrini zayi etmeyecegini müjdelerler.
الَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِلَّهِ وَالرَّسُولِ مِن بَعْدِ مَا أَصَابَهُمُ الْقَرْحُ ۚ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا مِنْهُمْ وَاتَّقَوْا أَجْرٌ عَظِيمٌ ( 172 )
Kendilerine yara dokunduktan sonra da Allah ve Peygamberi'nin davetine uydular. Hele onlardan iyilik edenlere ve geregince Allah'tan korkanlara büyük bir mükafat vardir.
الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ ( 173 )
Insanlar onlara: "Düsmanlariniz size karsi ordu topladi, onlardan korkun." dediklerinde, bu, onlarin imanini artirdi ve söyle dediler: "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir".
فَانقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ لَّمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ ( 174 )
Bunun üzerine kendilerine hiç bir kötülük dokunmadan Allah'in nimeti ve lütfuyla geri döndüler ve Allah'in rizasina uydular. Allah büyük lütuf sahibidir.
إِنَّمَا ذَٰلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءَهُ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ( 175 )
(Size o haberi getiren) ancak seytandir, (sadece) kendi dostlarini korkutabilir. Onlardan korkmayin, eger mümin iseniz benden korkun.
وَلَا يَحْزُنكَ الَّذِينَ يُسَارِعُونَ فِي الْكُفْرِ ۚ إِنَّهُمْ لَن يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا ۗ يُرِيدُ اللَّهُ أَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الْآخِرَةِ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ ( 176 )
Küfürde yarisanlar seni üzmesin. Onlar, Allah'a hiç bir sekilde zarar veremezler. Allah onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük bir azap vardir.
إِنَّ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الْكُفْرَ بِالْإِيمَانِ لَن يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ( 177 )
Iman karsiliginda inkari satin alanlar Allah'a hiç bir zarar veremezler. Onlar için aci bir azap vardir.
وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ خَيْرٌ لِّأَنفُسِهِمْ ۚ إِنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ لِيَزْدَادُوا إِثْمًا ۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ ( 178 )
Kâfirler, kendilerine mühlet vermemizin, sahislari için hayirli oldugunu sanmasinlar. Biz onlara bu mühleti, ancak günahlarini artirsinlar diye veriyoruz. Onlar için alçaltici bir azap vardir.
مَّا كَانَ اللَّهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَىٰ مَا أَنتُمْ عَلَيْهِ حَتَّىٰ يَمِيزَ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ ۗ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَجْتَبِي مِن رُّسُلِهِ مَن يَشَاءُ ۖ فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ ۚ وَإِن تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ ( 179 )
Allah, müminleri içinde bulundugunuz su durumda birakacak degildir, pisi temizden ayiracaktir. Ve Allah sizi gayba vakif kilacak da degildir. Fakat Allah, peygamberlerinden diledigini seçip (gaybi bildirir). O halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eger iman eder ve günahlardan korunursaniz, sizin için büyük bir mükafat vardir.
وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَبْخَلُونَ بِمَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ هُوَ خَيْرًا لَّهُم ۖ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَّهُمْ ۖ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ وَلِلَّهِ مِيرَاثُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ ( 180 )
Allah'in, kendilerine lütfundan verdigi nimetlere karsi cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayirli oldugunu sanmasinlar. Hayir o, kendileri için serdir. Cimrilik ettikleri sey, kiyamet gününde boyunlarina dolanacaktir. Göklerin ve yerin mirasi Allah'a aittir. Allah yaptiklarinizdan haberdardir.
لَّقَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاءُ ۘ سَنَكْتُبُ مَا قَالُوا وَقَتْلَهُمُ الْأَنبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَنَقُولُ ذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ ( 181 )
Allah, "Süphesiz Allah fakirdir, biz zenginiz." diyenlerin lafini elbette duymustur. Onlarin söylediklerini ve peygamberleri haksiz yere öldürmelerini yazacagiz ve söyle diyecegiz: "Tadin o yakici azabi!".
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ ( 182 )
"Bu, kendi ellerinizin yapip öne sürdügünün karsiligidir". Allah kullar(in)a asla zulmetmez.
الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ عَهِدَ إِلَيْنَا أَلَّا نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتَّىٰ يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ تَأْكُلُهُ النَّارُ ۗ قُلْ قَدْ جَاءَكُمْ رُسُلٌ مِّن قَبْلِي بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذِي قُلْتُمْ فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ ( 183 )
"Atesin yiyecegi bir kurban getirmedikçe hiç bir peygambere iman etmeyecegimize dair Allah bize ahidde bulundu." diyenlere de ki: "Benden önce size bazi peygamberler açik belgelerle ve sizin dediginiz seyle geldi. Eger dogru insanlarsaniz, ya onlari niçin öldürdünüz?"
فَإِن كَذَّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَ رُسُلٌ مِّن قَبْلِكَ جَاءُوا بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَالْكِتَابِ الْمُنِيرِ ( 184 )
Eger seni yalanladilarsa, senden önce açik deliller, hikmetli sayfalar ve aydinlatici kitap getiren peygamberler de yalanlanmisti.
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ۗ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۖ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ ۗ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ ( 185 )
Her canli ölümü tadacaktir. Kiyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklastirilip cennete konursa o, gerçekten kurtulusa ermistir. Dünya hayati, aldatici zevkten baska birsey degildir.
لَتُبْلَوُنَّ فِي أَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ وَلَتَسْمَعُنَّ مِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا أَذًى كَثِيرًا ۚ وَإِن تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ ذَٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ ( 186 )
Muhakkak siz, mallariniz ve canlariniz hususunda imtihan olunacaksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah'a ortak kosanlardan size eziyet verici bir çok söz isiteceksiniz. Eger sabreder ve Allah'dan geregi gibi korkarsaniz, süphesiz iste bu azmi gerektiren islerdendir.
وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُ فَنَبَذُوهُ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۖ فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ ( 187 )
Bir zaman Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanlara açiklayacaksiniz, onu gizlemiyeceksiniz." diye söz almisti. Onlar ise bunu kulak ardi ettiler ve onu az bir dünyaliga degistiler. Yaptiklari bu alisveris ne kadar kötüdür.
لَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ يَفْرَحُونَ بِمَا أَتَوا وَّيُحِبُّونَ أَن يُحْمَدُوا بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا فَلَا تَحْسَبَنَّهُم بِمَفَازَةٍ مِّنَ الْعَذَابِ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ( 188 )
O yaptiklarina sevinen ve yapmadiklari seylerle de övülmek isteyenlerin (onacaklarini) sanma! Onlarin azaptan kurtulacaklarini da sanma! Onlar için can yakici bir azap vardir.
وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ ( 189 )
Göklerin ve yerin mülkü Allah'indir. Allah her seye kâdirdir.
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَآيَاتٍ لِّأُولِي الْأَلْبَابِ ( 190 )
Göklerin ve yerin yaratilisinda, gece ile gündüzün birbiri ardinca gelip gidisinde selim akil sahipleri için gerçekten açik, ibretli deliller vardir.
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ ( 191 )
Onlar ayaktayken, otururken ve yanlari üzerine yatarken Allah'i anarlar; göklerin ve yerin yaratilisi üzerinde düsünürler. Ve "Rabbimiz! Sen bunu bos yere yaratmadin, Sen yücesin, bizi atesin azabindan koru." derler.
رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ ۖ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ ( 192 )
"Rabbimiz! Sen kimi cehennem atesine sokarsan onu rezil etmissindir. Zalimlerin hiç yardimcilari yoktur".
رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا ۚ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ ( 193 )
"Rabbimiz! Biz, 'Rabbinize iman edin' diye imana çagiran bir davetçi isittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarimizi bagisla, kötülüklerimizi ört, bizleri sana ermis kullarinla beraber yanina al".
رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ ( 194 )
"Rabbimiz! bize peygamberlerine vaad ettigini ver, kiyamet günü bizi rezil etme. Muhakkak sen verdigin sözden dönmezsin".
فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لَا أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ ۖ بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ ۖ فَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَأُخْرِجُوا مِن دِيَارِهِمْ وَأُوذُوا فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ثَوَابًا مِّنْ عِندِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ عِندَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ ( 195 )
Rableri onlara su karsiligi verdi: "Ben, erkek olsun, kadin olsun, sizden, hiçbir çalisanin amelini zayi etmeyecegim. Sizler birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarindan çikarilanlar, yolumda eziyet edilenler, savasanlar ve öldürülenler... Onlarin günahlarini elbette örtecegim ve Allah katindan bir mükafat olmak üzere, onlari altindan irmaklar akan cennetlere de koyacagim. En güzel mükafat Allah katindadir".
لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِ ( 196 )
Kâfirlerin diyar diyar dolasmalari sakin seni aldatmasin.
مَتَاعٌ قَلِيلٌ ثُمَّ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ الْمِهَادُ ( 197 )
Bu, az bir geçimliktir. Sonra onlarin varacaklari yer cehennemdir. Ne kötü bir yataktir orasi!
لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِّنْ عِندِ اللَّهِ ۗ وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ لِّلْأَبْرَارِ ( 198 )
Fakat Rablerinden geregince korkanlar için altlarindan irmaklar akan cennetler vardir. Onlar orada ebedî olarak kalacaklar, Allah katindan agirlanacaklardir. Iyiler için Allah katindakiler daha hayirlidir.
وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَن يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُمْ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِمْ خَاشِعِينَ لِلَّهِ لَا يَشْتَرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۗ أُولَٰئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ ( 199 )
Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah'a inanirlar, size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a boyun egerek inanirlar. Allah'in âyetlerini az bir degere degismezler. Onlarin mükafati da Allah katindadir. Süphesiz Allah, hesabi çabuk görendir.